Bakan Gül: 'Hiç bir grubun örgütlü bir şekilde devletin içine sızmasına izin verilmez'

Hit: 533
Bakan Gül: 'Hiç bir grubun örgütlü bir şekilde devletin içine sızmasına izin verilmez'

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: Burada bir zihniyet anlamında hiç bir grubun devletin içinde örgütlü bir şekilde sızması, hiyerarşi dışında bir yapı oluşturulmasına asla izin verilemez. Devlet kendi kurumlarıyla ayakta durur. İlkeler, usüller bellidir. Hukukun üstünde hiçbir güç yoktur. Bu konuda herkesin inancı düşüncesi serbesttir. Bu mücadeleyi devlet asla izin vermez. Masum ve suçluyu da ayırt etmek çok önemli. Dindar kesimlerin hepsine de toptan halel getirmek asla doğru değildir. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün açıklamalarından satır başları şöyle;

 

Libya Tezkeresi 

 

Türkiye uluslararası mecrada meşru görülen devletin yönetiminin daveti üzerine adım atmıştır. Bu coğrafya ne kadar istikrarlı olursa ülkeler de istikrarlı oluyor. TBMM büyük bir destekle bu tezkereyi tasdik etmiştir. Bunun çerçevesini hem sayın Cumhurbaşkanımız hem de hükümetimiz uluslararası meşru kurallar çerçevesinde kullanacaktır. Temel amaç bölgenin istikrara kavuşmasıdır.

 

Türkiye yalnız mı kaldı? Hukuki çerçevede bir sorun mu var?

 

Türkiye aramalarını hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Önemli olan bizim hukuka uygun davranıp davranmadığımızdır. Biz de kendi egemenlik alanlarımızda adımlarımızı atıyoruz. Türkiye'nin haklarından kullanmasından rahatsız olanların beyanları bizi ilgilendirmez. Türkiye egemen bir ülkedir. Türkiye adımlarını atar, söylenen şeyler kendilerini bağlar. Bizim tüm yapmış olduğumuz adımlar birilerini rahatsız edebilir. Ama Türk milletinin çıkarları için biz adımlarımızı atacağız, haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Bizim için temel çizgi uluslararası hukuk haklarını kullanmaktır..

 

Rum kesiminin girişimleri sonuç verebilir mi?

 

Hiçbir sonuç vermez. Türkiye bu anlamda, meşru bir şekilde haklarını kullanmaktadır. Tehditler ki beyanlar da oldu, bunların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Türkiye gereken cevabı vermeye de muktedirdir. Hukuk dışı hiçbir açıklamaya itibar etme düşüncemiz de yok.

 

Avrupa makamlarıyla bir iletişim halinde misiniz? Bir süre sonra baskı kurabilirler mi?

 

Türkiye'de suça bulaşmış ya da suç işlemiş kişiler gerekli cezalar Türk yargı makamı tarafından verilmektedir. Fakat yabancı terörist savaşçılar, Türkiye'nin güvenliğini de tehdide sokacak şekilde dolaşmaları kabul edilebilecek bir durum değil. İçişleri Bakanlığımız ilgili ülkelere kabul yönünde çalışma yapıldı ve baya da mesafe alındı. Türkiye'de suç işlemişse Türk mahkemeleri yargılamasını yapıyor. Ama yabancı teröristlerin burada barınmasıyla ilgili adımlar atıldı. Bu konuda da mesafe katedildi.

 

Hukuk dendiğinde yargı bağımsızlığı çokça konuşulan bir şey. CHP Genel Başkanı dün bunu dile getirdi. Çok ciddi eleştiriler var. Sizin değerlendirmeleriniz nedir?

 

Türkiye'de yargı üzerinde tarihsel travmalar ve sonuçlarının olduğu bir gerçek. İdam edilen başbakanlar, hukuksuzluklar, 12 Eylül'de yaşı büyütülüp idam edilen gençler; 28 Şubat'ta DGM'lerde zulme maruz kalmış dindar insanların, yine farklı dönemlerde bir düşüncesinden inancından ötürü baskılanan, işte Ergenekon süreçlerinde kumpaslar üretilerek yargının ne hale getirildiği, yine seçilmiş bir Başbakanı şüpheli gibi gösterip darbe girişimi yapan bir yargı vardı 17-25'i yapmaya çalışan... Tüm bu süreçlere bakıldığında, bugün bu darbecileri yargılayan bir yargı var. Elbette tüm sonuçlar çözüldü diyemeyiz. Tüm yargı kararları doğrudur diyemeyiz. Ama burada da bir haksızlık yapılmaması lazım. Darbe yapan o FETÖ'cüleri yargılayan bir yargı var. Ama genel bir yaklaşımla ithamlarda yargıya bir haksızlık olur. Eksikleri hep beraber konuşuruz. Ancak total bir biçimde eleştirinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Türk yargısının tek ideolojisi adalettir. Gazetelerde okuyoruz "şu kararı verdi" Ama bunun bir de üst mahkemesi var. Ara kararları bile mahkumiyet gibi değerlendirmeden sürecin tamamına bakılıp sonucunun değerlendirilmesi gerekir. Yargı ele geçirilecek bir yer değil. Yargı asla el uzatılmaması gereken kutsal ve ortak bir değerimiz.

 

Türk yargısı FETÖ'den temizlendi mi?

 

40 yıldır bu yapıyla ve kripto anlayışıyla sızmaya çalışan bir örgütü "40 günde bitirdik, hepsini temizledik" diye bir yaklaşım büyük bir rehavet olur. Bu teyakkuzu sürdürmek lazım. HSK da titiz biçimde çalışmasını sürdürmekte. Biz "şu kadardı aldık temizledik" yaklaşımı doğru olmaz. Bir haksızlığa da mahal vermeden bu çalışmayı sürdürmemiz lazım. Bu AK Parti'nin, siyasetin yapacağı bir mücadele değil, devletin milletin kararıyla açık tutulması gereken bir pencere. Bunlar takiye üzerine kurulan bir örgüt olduğu için teyakkuzu elden bırakmamak lazım. FETÖ'yü yaparken devletin içine başka hiçbir yapının sızmaması da yine ortak bir çabayla korunması gereken bir değerdir. Devlet memuru amirinden başka hiç kimseden emir almayacak. Böyle bir yapıya hiçbir oluşumun bu anlayışa sahip olmayacağı bir çalışmayı büyük bir teyakkuzla sürdürmekte fayda var.

 

Devlet FETÖ tahribatından ciddi bir ders aldı mı? Bir daha darbe girişiminin yapılmaması için gerekli tedbirler alındı mı?

 

Bu büyük bir travma olarak yaşandı. Yasama kanun yollarıyla devlete sızmaların önünü kesmek için adımlar attı. Milletimiz seçilmişlere darbe yapmamak üzere büyük bir teyakkuz var. Bu konuda adımlar uygulamalar süreklilikle istikrarlıkla devam etmesi herkesin beklediği bir sonuç.

 

Bir takım tarikatların cemaatlerin bakanlıklara kurumlara sızdığına dair zaman zaman iddialar ortaya atılıyor. Bu konuda ciddi sorgulamalar yapılıyor mu?

 

Burada bir zihniyet anlamında hiç bir grubun devletin içinde örgütlü bir şekilde sızması, hiyerarşi dışında bir yapı oluşturulmasına asla izin verilemez. Devlet kendi kurumlarıyla ayakta durur. İlkeler, usüller bellidir. Hukukun üstünde hiçbir güç yoktur. Bu konuda herkesin inancı düşüncesi serbesttir. Bu mücadeleyi devlet asla izin vermez. Masum ve suçluyu da ayırt etmek çok önemli. Dindar kesimlerin hepsine de toptan halel getirmek asla doğru değildir.

 

Sakıncaları ortadan kaldırmak için devletimizin güçlü bir laiklik geleneği söz konusu. Bu bir gereklilik değil midir? İnanç sistemi insanların kendi dünyalarında özgürce karar aldıkları bir yer.

 

Türkiye cumhuriyeti laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Burada inanç gruplarına laiklik ilkesi üzerinden nasıl engeller konulduğunu da gördük yaşadık. Kimsenin inancına, yaşam tarzına karışmadan bu süreçleri yürütmek için devlet gerekli güvenceleri sağlar.

 

The Economist dün Instagram'da en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ikinci ülke Türkiye diye değerlendirme yapılıyor. Ne diyorsunuz?

 

Hiç kimse mesleğinden ötürü tutuklanmasın. Ancak terörü ve şiddeti öven kişiler mahkemeler tarafından cezalandırılıyor. O isimler kimlerdir diye bakıldığında... Bir üst mahkemede farklı bir karar verilebilir... Yargıtay yolu açıldı... Haber vermek suç oluşturmaz diye bir unsur söz konusu... Kimse düşüncesinden ötürü ceza alamaz... Ama eleştiri ile bir terörü övme de ayırt edici olmalı. Uzun süreli tutukluluğun doğru olmadığı bir kez daha vurgulandı...

 

Sözcü Gazetesi davası... Buradaki mahkeme kararı FETÖ ile mücadele sulandırılıyor deniliyor. Siz ne dersiniz?

 

Kararın bir yargıtay yolu da var. Bu tür davalar esasen mahalinde tamamlanıyordu. Ama yargıtay bir tane. A meselesinde B meselesinden farklı kararlar çıkabiliyor. Bir yerden içtihat oluştuğu için Yargıtay son kararını vererek içtihata göre adil bir karar verecektir. Yargı Türk milleti adına karar veriyor. Bazen öyle kararlar görüyoruz ki, acaba bu karar mücadeleyi sulandırmaz mı? diyoruz. Milyonlarca yargı mensubun önünde kararlar veriliyor. Sürecin bir üst merciinde de karar veriliyor. Özellikle FETÖ davaları gibi kritik davalarda bu konular sulandırılmamalı. FETÖ'ye ontolojik olarak karşı çıkmış insanları da bu süreçlere soktuğunuzda elbette sulandırma olarak yorumlanabiliyor. Bizim güvencemiz bir üst merciinin karar vermesidir. Hafızamız taze, deliller üretilerek mağduriyetler yaratıldı. 300 bin kişi değil 3 milyon FETÖ'cü olsa buna en çok FETÖ'cüler sevinir.

 

Türkiye'nin daha özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Cumhur İttifakı ile yürütme ile ilgili bir sistem ortaya konuldu. Anayasanın özüne yansıyan bir sivil anayasa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. 17 yılda Anayasa'da çok önemli adımlar atıldı. Toplumun ortak beklentisini karşılayacak bir sivil anayasaya ihtiyaç var.

 

Siyasi parti kapatılması dönemi Türkiye'de bitti denebilir mi?

 

Anayasa değişikliğiyle parti kapatma zorlaştırıldı. Partinin değil de kişinin cezalandırılası yaklaşımı hayata geçildi. Bu da AK Parti döneminde hayata geçen bir reform.

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın son açıklamaları var... Bülent Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'le ilgili değerlendirmeleri oldu. Sayın Arınç cevap verdi. Sonra siyasetçiler de açıklamalar yaptı... Nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Savcılık makamı bir bütündür. Savcılık talepte bulunur mahkeme karar verir. Savcının dava açması bir karar değildir. Savcı ihsası reyde bulundu eleştirisi teknik olarak doğru değil. Savcı, hakim değildir. İddiada bulunandır.

 

Samsun Cumhuriyet Savcısı'nın Abdullah Gül, Babacan ve Davutoğlu fotoğraflarından bir görsel paylaşımı yaptı. Buna ne dersiniz?

 

Bu konuda hakim ve savcılarımızın tarafsızlığına gölge düşürecek girişimlerde bulunmaması gerekir. Kişilik haklarına yönelik bir adım atacaksanız cübbenizi çıkarıp bunu yapacaksınız. Hakimler ve Savcılar Komisyonu bu konuyla ilgili incelemesini sürdürüyor. Hakim ve savcıların görüşleri olabilir ama bunu sosyal medyada, günlük hayatlarında göstermemelidir.

 

Osman Kavala tartışması... Bu konu neden çözülemiyor? AİHM kararı var... Ne söylemek istersiniz?

 

Yürüyen bir dava ile ilgili hakim ve savcılık yapmak doğru değil. Ama şunu AİHM'le ilgili söylemek lazım. AK Parti 2004 yılında bunu iç hukukun parçası haline getirdi. Bireysel başvuruları... Türkiye'nin ortaya koyduğu mevzuat bağlayıcı bir durum. Genel itibariyle deliller hakkında bir bilgimiz yok. Dosyaya bakan hakim, savcı ve avukat bilir. Eğer bir karar yanlışsa bir üst merci var. Bir merci doğru karar verir deseydik, istinaf, yargıtay olmazdı. Dosyanın hakimi de değiliz. Sürecin sonucunu beklememiz gerek.

 

Sosyal medyadaki nefret suçları....

 

Özgürlükler, düşünce ifade etme bizim üzerinde titrediğimiz bir mesele. Ama kişilik haklarına saldırı, teröre destek gibi yaklaşımlar asla kabul edilemez. Sosyal medyada da bazı hesaplar sahte isimlerle saldırılar yapıyor. O kişinin tespiti konusunda yardım etmek istemeyen kurumlar da olabilir. Bir kişinin başka bir kişiye haysiyet anlamında saldırıda bulunması, terör propagandası yapması kabul edilemez. Hukuk da bu konuda gerekeni yapacaktır.

 

Anayasa Mahkemesi'nin Wikipedia kararıyla ilgili değerlendirme yapar mısınız?

 

Mahkeme bir gerekçeli karar yayımlamadı. Türkiye bir hukuk devleti ve mahkemelerin verdiği kararlar da bağlayıcıdır. Türkiye'yi terörle şiddetle özdeşleştirmeyi kabul edemeyiz. Son yargı paketinde suça konu olan metindeki ilgili kısımın çıkarılması gibi bir düzenleme de yapıldı. Bu platformda zaman zaman bizler de faydalanıyoruz.

 

Kaynak:CNN









Redaktorun seçimi